Monday, December 14, 2015

Mutlu Titreşimler Kovalasın Bizi(Lütfen)


Geçenlerde uzunca pek de mutlu olmayan bir şeyler yazıp, sonra paylaşmaktan vazgeçtim. Sonra da işim gücüm yokmuş gibi neden vazgeçtim diye uzun uzun düşündüm. Birkaç somut sonuca ulaştım, sizinle de paylaşıyorum mutsuzluğa maruz kalmak ayarlarınızı bozuyorsa lütfen bu yazıdan uzak durun, dikkat! O kadar çok pozitiflik, acıları kabullenme, herşeye rağmen gülümseme, olumlama ve benzeri mesaja maruz kalıyorum ki, mutsuzluğumu ya da bir şikayetimi, endişemi, kaygılarımı ne bileyim işte pembe ve pozitif olmayan her hangi bir şeyi paylaşırken resmen evrene biraz da ben negatiflik yüklüyormuşum gibi gelmeye başladı. Güneydoğu'da ülkenin geri kalan kısmını hiç bağlamıyormuş gibi süren savaştan, medeniyet medeniyet diye diye 2016'ya gelmemize rağmen duvarları delik deşik olmuş evlerde günlerdir savaşın bitmesini bekleyen insanlardan, çocuğuna ağlaya ağlaya kuru ekmek yediren Suriyeli babadan, kim bilir kaçıncı kez batan bottan, batan botta ölen o 6 çocuktan, vatan için aylardır köle gibi çalışan askerden polisten, olan bitenden haberi olmayan vatandan, haber yapamayan medyadan, katledilen kadınlardan, evlendirilen çocuklardan bahsetmek suç gibi. Mutluluk mesajı taşımayan bir görseli ya da metini sanal ve güzel ortamlara yüklemek ayıp gibi, mutlu insanların mutluluğuna gölge düşürmek gibi. Sonra mutsuz olmak hasta eder, bu kadar çok düşünmek kanser eder, boş boş düşünmenin ne faydası var aptal gibi oturma kalk bu mutsuz durumları değiştirmek için tek bir şey, küçücük de olsan bir şey yap fikrinden. Mutsuzluğun ve dertlerin insanı bir şekilde hasta ettiğine yıllardır bilimsel altyapılarından çok da emin olmadığım o kadar çok bilgiye maruz kalmışım ki, birkaç gün önce gazetede mutsuzluk sanıldığı gibi herhangi bir hastalığı tetiklemiyormuş diye bir yazı görüp, resmen ihtiyacım olan teselliyi bulduğumdan açıkçası biraz da tırt gelen bu araştırmayı kim yapmış, kimlere yapmış diye okumadan yazının başlığını okuduğum gibi kapattım sayfayı. İstediğimi almıştım, derinlere dalıp zar zor elde ettiğim teselliyi kaybetmenin alemi yoktu. Yani mutsuz oluyorum hasta olucam, ama ben anneyim çocuğum var stresine, mutsuz şeyler paylaşıp insanların da canını sıkıyorum onlara da yazık hassasiyetine gerek olmayabilirmiş. Böyle de bir ihtimal varmış, zorda kalınca sığınılacak. Başka? Bilmiyorum. Bu kadarı yeter. Yani arkadaşlarım, kusuruma bakmazsanız ben, mutsuz olma, hesap sorma, kaygı duyma, endişelenme haklarımdan ve bunları paylaşmaktan vazgeçmek istemiyorum. Mutluluğu, güzel anları, kahkahaları, güzel sofraları, pembe kremalı cupcakeleri paylaşmak bence de çok güzel. Ama yaşadığımız hayatın hakikatleri "yalnızca olumlu titreşimler lütfen" toz pembeliğinden ve naifliğinden çok uzak. Ve ben hakikatleri görmek ve konuşmak istiyorum. Şimdilik. Çünkü ben de en nihayetinde büyüyünce her şeyi olduğu gibi kabul eden, kötülüklere karşı koymayan ve bırakın ne varsa aksın gitsin diyen ablalardan biri olmak istiyorum.


2 comments:

  1. derin bi hoffffff çektim içimden desem kızar mısın mesela? ama neden diye bi sor! hiç alışkın olmadığım bişey böyle yazılar okumak. Neden? Çünkü dedigin gibi alışmışız/alıştırılmışız her şeyin toz pembe yanını görmeye. Yada, nası olsa benim isyanımla bi bok çıkmaz bu işten diyip, sessizce köşemizde pısmış bi şekilde bekliyoruz ortalık sakinleşsin diye. Düşün bizim gibi düşünen ve köşede pısmış bekleyen onbinler, yüzbinler var. Bi patlasak, bildiğin volkan etkisi yaratcaz. Ama yapamıyoruz! Neden? Çünkü böyle uzaktan bakmak, arada iki isyan edip kenara çekilmek, yani klavye kahramanlığı yapmak, iki gün acıyı yaşayıp üçüncü gün toz pembe cupcake'li hayata geri dönmek içimize işlemiş gibi. Öyle değişik bi organizmayız!
    Nasıl onarılırız bilmiyorum bebişim ben de, ama içimden geldiği gibi olumlu/olumsuz/pozitif/negatif/isyankar/varoş/kızgın/kırgın ruh halimi çekinmeden paylaşma hakkımı kullanmaya devam etcem ben de. Yanındayım, arkandayım, güzel yüzünün ortasından öperim :)

    ReplyDelete
  2. Bazen öyle yazıyorsun ki gerçi bazen değil her zaman, insanın tek bir satır yazası gelmiyor işte öyle bir bilmezlik aptallık içinde kalıyorum. Çok güzeldi şamar gibiydi.

    ReplyDelete