Showing posts with label çocukla fransız rivierası. Show all posts
Showing posts with label çocukla fransız rivierası. Show all posts

Wednesday, June 3, 2015

Çocukla Güney Fransa-St Paul de Vence


Tatilimizin son durağı St Paul ve Vence kasabaları. Nice 'ten 94 numaralı otobüsle Vence'e, 400 numaralı otobüsle St Paul'e gidebilirsiniz. Yol yaklaşık 40 dakika sürüyor ve iki kasabanın arası da yine otobüsle 5 dakika. Biz 7 days pass kartımızı kullanarak ilk önce Vence'e gidip sonra St Paul'e geçtik. Kartla Vence'e ücretsiz gidebilirken daha önce vardığınız St Paul'e gidemiyorsunuz, 1.5 euroya bilet alıyorsunuz. Biz o gün, hava sıcaklığını Nice gibi düşünerek yanıldık ve rakımın baya yüksek olduğu bu kasabalarda biraz üşüdük. Siz eğer giderseniz, Nice kıyafetlerinizden bir kat daha fazla giyindiğinizden emin olun. Vence de St Paul de çok sempatik, masalsı, Ortaçağ kasabaları. Çocukla hakkıyla gezebileceğinizi sanmıyorum çünkü bu kasabaların asıl güzelliği olan sanat galerilerine, tazmanya canavarı gibi etrafı dağıtan bir minyatür insanla girmek istemezsiniz. Vitrinlere bakıp, arnavut kaldırımlarda yürüyüp, masal evi olduğuna emin olacağınız evlere hayran hayran bakmak için, ya da sadece o coğrafyada farklı, güzel, orijinal yeni yerler görmek için gidebilirsiniz. Belki bizim gibi yediği tek yeşil besin salatalık olan oğlunuza günlerce kabaktan daha kabak salatalıklarından bıktığınız Nice'ten sonra Vence pazarından insani boyutta salatalık bulur sırf buna bile sevinebilirsiniz. 
Bir tatil yazı dizisinin daha sonuna geldik. Umarım bizim tatil tecrübelerimiz işinize yarar, bizim keyif aldığımız kadar keyif alacağınız bir tatil yaparsanız. Bitiriken çocuklu tatil için en ideal beklentinin sıfır beklenti olduğunu hatırlatır, saygı ve sevgiyle huzurlarınızdan ayrılırım.

Friday, May 29, 2015

Çocukla Güney Fransa-Antibes



Antibes'i Cannes yazısında anlatmayı planlıyordum ama Cannes'dan daha çok sevdiğim için kıyamadım ayırdım. Cannes'da plajda çılgınca kuma bulandıktan sonra aklı başında her aile trene utanç ve mahcubiyet içinde atlayıp otele temizlenmeye dönerdi. Biz yapmadık.  Cannes'dan trene atlayıp Antibes'te indik. Antibes Nice ile Cannes'ın tam ortasında sayılır. Trenden indikten sonra yapmanız gereken sahile doğru yürümek. Antibes'in eski şehir kısmı bu tatilin favorilerinden biri oldu. Nice eski şehir bölgesi kadar turistik değil. Son fotoğraftaki "eski" teyzeler ve amcalar mutlu mesut burada yaşıyorlar. Ve Cannes eski şehir bölgesi gibi sönük değil. Gerçek, sempatik ve mutluluk verici. 3 saat kadar ayırabildik Antibes'e. Eski sokakların dolaşıp dondurma yedik. Hiç aklımızda yokken karşımıza çıkan Picasso müzesini gezip avlusunda gördüğümüz manzaraya bayıldık. Hatta hayatımızda ilk kez tam önümüzde kocaman bir yunus gördük o avluda.(Hızlı itiraf:aslında ben sadece kuyruğunu ve suya girdikten sonra taşırdığı suyu görebildim). Antibes'e giderseniz mutlaka bu müzeyi ziyaret etmenizi, Picasso'dan, sanatından hoşlanmıyorsanız bile ömrünün son zamanlarını geçirdiği bu binanın avlusunda bir yunus görmek için gözlerinizi dört açmanızı tavsiye ederim. Demir gibi kendinize müzenin mağazasından da hatıra bir kart da alabilirsiniz. Bu tatili planlarken ve gidilebilecek bütün bu yerlerin hangisinin gezmeye değer olacağını düşünürken Antibes'i bu kadar seveceğimi tahmin etmiyordum. Nice'e ya da Cannes'a kadar gittiyseniz bir öğleden sonrasını Antibes için ayırmalısınız der esenlikler, sorunsuz, rötarsız ve güzel sürprizli tatiller dilerim.

Monday, May 25, 2015

Çocukla Güney Fransa-Cannes


Yazıların arası tahmin ettiğimden daha çok açıldı her zamanki gibi. Nerde kalmıştık? Evet çocuğunuzla Nice'e gittiniz bir haftalığına ve çevre kasabaları da görmek istiyorsunuz. O zaman tramvaya binip tren istasyonun olduğu Niceville durağında iniyorsunuz ve hemen girişteki gişeden Cannes'a tren bileti alıyorsunuz(kişi başı 7 euro) ve muhtemelen 10 dakika içinde trene binmiş Cannes'a doğru gidiyor oluyorsunuz. Yol yaklaşık 40 dakika sürüyor. Antibes bu yolun ortasında kalıyor. Gidişte ya da bizim gibi dönüşte minimum 2 saat ayırıp gezmelisiniz. 
Çok açık olmak gerekirse Cannes tatilimizin en az beğendiğimiz noktasıydı. Trenden indikten sonra sahile doğru yürürseniz yol üzerinde Cannes film festivalinin yapıldığı, daha önce beklentileri pek karşılamadığını duyduğum binaya ulaşıyorsunuz. Biz resmen kırmızı halının yıkama gününe denk geldik ve kırmızı halıda artistik pozlar vereceğimize çıplak beyaz merdivenlerde nerde olduğumuzun bile anlaşılmadığı birkaç şaşkın poz verebildik. Cannes'a yarım gün ayırdığımız için Nice'te de gördüğümüz ama binme ihtiyacı duymadığımız turist trenleriyle gezmeye karar verdik. Trenler saatte bir sahildeki kalkış noktasından kalkıyor ve size bir saatlik bir Cannes turu yaptırıyor. Cannes kalesine kadar çıkarıp bir on dakikalık fotoğraf molası verip tekrar sahile bırakıyor. Biz bu turdan sonra sahilde bulduğumuz bir restorandan karnımızı doyurup trenle gezerken gözümüze kestirdiğimiz bir plaja attık kendimizi. Deniz soğuk ve vasattı ama Cannes'da bir plajda kıkırdayan Demir'in sesiyle kuma bulanmak çok keyifliydi. Gözümüze, yüzümüze her tarafımıza kum doldurduğumuza emin olduktan sonra silkelendik ve Antibes için o kumlu ve tozlu halimizden hiç utanmadan tekrar tren istasyonuna gittik. Sevimli ve eski şehir kısmı favorimiz olan mini Antibes maceramız bir sonraki yazıda. 
Sağlıcakla, tatil planları ve hayalleriyle kalın!




Monday, May 18, 2015

Çocukla Güney Fransa-Eze


Bu çocuklu tatil yazıları konusunda sebepsiz ve anlamsız bir sorumluluk hissi dürtüyor beni. Sanki ben bu yazıları yazınca çocuklu bir miktar aile, bekledikleri motivasyonu bu yazılarda bulup, bebekleriyle, çocuklarıyla tatile çıkıp aşırı mutlu olacaklarmış gibi. Hayata ve bana ve bu yazılara lanet ederek tatilin bir an önce bitmesini dileyecek olmanız da ihtimaller dahilinde tabi. 

Konuyu dağıtmadan fotoğraflarda gördüğünüz olay yerine odaklanıyorum. Bu fotoğraflar Eze'in gerçek güzelliğinin çok uzağındalar, idare edin. Eze, tatilimizin en büyülü, en gerçek olamayacak kadar güzel, en dünyanın tepesi ve merkezi olabilecek noktasıydı. 

Eze'e Nice'ten Garibaldi meydanın bir paralel caddesinden, 82 numaralı otobüsle, ilk gün aldığımız 7 days pass kartımızı kullanarak yarım saatte ulaştık. Yol muhteşemdi. Otobüs tepeleri çıkarken gördüğüm manzara, o en olmadık yerlerdeki muhteşem evler, uçurumun tepesindeki havuzlar, o yeşil o mavi ve o başka hiçbir şey. Nice'ten Eze'e otobüsle giderseniz Eze'in bizim gezdiğimiz tepe yani köy kısmında, trenle giderseniz bizim gezmediğimiz sahil kısmına inersiniz.  Sahil ve köy arasında dik, zorlu ve yaklaşık 45 dakika süren bir yol varmış. O yüzden çocukla Eze'e gidiyorsanız otobüsle gidip köyde inmeniz daha mantıklı olabilir. Eze'i çocukla gezmenin kolay olduğunu söyleyemeceğim. Ne kadar küçücük bir köy olsa da gezerken düz bir yolu değil geniş merdivenlerden oluşmuş patikaları tırmanıyorsunuz ve bu bebek arabasıyla gezmeyi oldukça zorlaştırıyor. 


Biz ortamın büyüsüne ve güzelliğine kendimizi kaptırıp en tepeye kadar, manzaranın muhteşem ve eşsiz olduğu kaktüs bahçesine kadar çıktık. Bu bahçenin girişi 6 euro. Kaktüsler için değil manzara için giriyorsunuz ve buna değiyor. Dünyanın tepesinde gibi hissettiğim çok büyülü bir yerdi. Tam olarak insanın aklından bütün sevdiklerini geçirip, o an olduğu yerde birlikte olmayı dilediği bir an vardır ya, öyle bir andı. Hayatımda hiç meditasyon yapmadım ama o zirvede çok iyi meditasyon yapılır diye düşündüm. Sevdiğinize sarılmak için de harika bir noktaydı, Ve oğlunuzu emzirmek için de. Şükür tepesi de diyebiliriz bence o noktaya.

 İniş yolu yine "dur oğlum yavaş koş"lu, "ah bu dükkan ne güzel", "şu ev bizim olsun"luydu. O tepeye, o kadar taşı kim nerden, nasıl, hangi motivasyonla taşıyıp bu sempatik köyü kurmuş diye düşünerek aşağı indik. Biz Eze'i gezdikten sonra hava biraz bozduğu için sahile inmek istemedik ve hatta ordan Monaco'ya gitme planı yapmamıza rağmen, bir sonraki Monaco otobüsüne 1.5 saat olduğu için atlayıp Nice'e döndük. Eze'e tekrar, yol boyunca gördüğüm o yeşil tepelerin arasında saklı, uçuruma bakan havuzları olan ve minik birer otel olduğuna inanmak istediğim o yerlerden birinde bir üç kalmak için tekrar gitmeyi çok isterim. Size de Nice'e gitmişken mutlaka ama mutlaka bu sempatik ve büyülü köyü de ziyaret etmenizi tavsiye ederim.