Showing posts with label amsterdam. Show all posts
Showing posts with label amsterdam. Show all posts

Monday, May 23, 2011

Amsterdam for Beginners/ vol. 2

 Bu şehri 2 günde gezmek imkansız.

Siz yine gezdim dersiniz ama, taş ara sokaklar kalır.

Hep kalabalığın ve ışığın peşinde, mutlaka görülsün top 10'u görürsünüz.

Ama bana yetmedi.

Hızlı yürüdüm, hızlı sürdüm, tokken tekrar yedim, kafam hep yukarda aklıma kazınacak bir şeylere bakındım durdum.

 Çiçek pazarı günün ilk durağı. 

Şehirdeki en ucuz şey sanırım çiçekler.

Ama mayıs sonu bütün çiçek/lale çılgınlığının sonu demek bu topraklar için.

O yüzden mayıs başı ziyaretleri, daha renkli geçeceğe benzer.
2. günün 2. Notu.

 “I Amsterdam” sign denen şeyin önünde, hem fotoğrafa güzel fon olduğu için hem de klişeleri gerçekleştirmek bir zorunluluk olduğu için fazla zaman harcadık.
Çılgınca harflerin tepesine tırmanan insanlardan kaçış yok.

Yalnız sizin olduğunuz fotoğraflar istiyorsanız, günün aydınlık olduğu saatleri bu durak için es geçin.
Albert Heijn denen süpermarket zinciri şehrin hayat kurtarıcılarından biri.

Dams square de ve merkez istasyonunun içinde birer tane gördük.

Faydalandık.

Nefis salatalar, sandviçler var.

Ucuz ve güzel yemek isterim, zaten trene bineceğim ya da ayakta yemek umrumda değil derseniz mavi AH to go tabelasını gördüğünüz yerde atın kendinizi içeri.

 





















Şehrin bence en belirgin “şey”’i, ne kanallar, ne lolipoplar, kekler, ne yel değirmenleri ya da laleler.

Ama kesinlikle bisikletler.

Herkes çılgınca, heryerden heryere, yüksek, vitessiz bisikletlerle gidiyor.

Bisiklet Amsterdam’da sizin için en başta, trafiğin en korkunç tarafı olabiliyor.

Sonra alışıyorsunuz.

Gidip Yellow bike rental’dan(Amsterdam merkeze çok yakın) 4 sarı bisiklet kiralıyorsunuz.

Otelden aldığınız indirim kuponu ile 4 bisiklet için günlük 33 euro ödüyorsunuz. 

Sigorta isterseniz bisiklet başına 4 euro daha. 

Biz istemedik.Pişman olmadık.

Bisikletle bütün şehri gezmek yapılacak en güzel şey.

Hem mesafeler kısa, hem bisikletler hızlı, hem yollar müsait.

Mutlakalardan biri bu.

Sonra.
Külahta patatesten kaçış yok.

Kesinlikle çok lezzetliler ama mediumu bitirmek için 3 kişi gerek.

O yüzden bence sakin olun.

 Small iyidir.

Kalan zaman için karar vakti.

Van Gogh mu Heineken mi?

Heineken.
 



























Heineken Experience için istikamet Heineken brewery.

Extra cold beer, extra güzel bir fikir.

Ve tekrar yolculuk vakti.

Bisikletlerimize,  evlere, taş sokaklara, havadaki kokuya, çiçek pazarına veda.
Söylesene Paris.

 Sana gelmemi ister misin?

Saturday, May 21, 2011

Amsterdam for Beginners/ vol. 1


Başlamadan bir uyarı yapmak isterim.

Yurtdışına çıkmadan vizenizin geçerlilik tarihini kontrol edin.

Gezi tarihinizi kapsadığını düşündüğünüz vize, girişinizden 4 gün sonra başlıyorsa,

bilmediğiniz bir dilde konuşan bir ülkenin havaalanında 6 saat mahsur kalabilirsiniz. 

Havaalanındaki 2 polis ve bir şefe derdinizi anlatmaya çalışıp, sinirlenip, ağlayıp kapalı kaldığınız kapılar arkasında klostrofobik bir ruh hali ile, yıllardır inandığınız iyi şansınıza tutunmaya çalışarak, kurtulduğunuzu ve esrar kokan şehrin sokaklarında gezdiğinizi hayal edersiniz.

Sonra o kadar çok beklersiniz ki, vardiya değişir, aynı şeyleri yeni 2 polis ve bir yeni şefe daha anlatmak zorunda kalırsınız.

Neyse işte öylesine bir uyarı ya bu, inanamadığınız bir şekilde havaalanında yeni bir vize almayı başarır, ülkeye giriş yaparsınız belki.

Ama hiç gerek yok.

Yurtdışı çıkışı yapmadan, vize geçerlilik tarihlerine gözlerinizi dört açıp bakınız.

Amsterdam dediğin, benim için en güvendiğim adamın kötü propagandasına maruz kaldıktan sonra ayak bastığım güzel şehir.

Kalacağınız otel merkeze(burada yazar merkez tren istasyonunu kastediyor.) yakın olsa , oda fiyat da 90 euro olsa güzel.

City Hotel Amstredam’a bayılmadık ama hayal kırıklığı da yaşamadık.

Dam Square, Red Light District, kanal turu ve bisiklet kiralama mekânlarının hepsine yürüme mesafesinde.

Sonra.

İlk akşam, kapalı da olsa güzel mağazalar gördüm. 

Oxford ayakkabılar 39-59 euro, deri çantalar 69.

Evlerin güzel uzun pencereleri, muhteşem çatıları var.

Yürürken adım başı gelen ot kokuları size nerde olduğunuzu hatırlatıyor.

Siz yine de Amsterdam’da olduğunuzu daha çok hissetmek isterseniz Red Light Districte buyurun.

Ana caddede değil ama ara sokaklarda enteresan durumlar var.

Önce eğlenceli bir turistik aktivite gibi geliyor ama aslında bence pek öyle değil.

Lolipoplar bizde bir işe yaramadı, tatları da güzel değil, tanesi 1 euro.

4 saat yürüdük ve şehirle ilgili herhangi bir yön duygusu geliştiremedim. 

Bulunduğumuz noktadan otele ne kadar uzağız acaba?

Taş sokaklar, insanı daha çok yoruyor.

Tabanlarım acıyor.

Amsterdam seni sevdim.