Demir'e hayranım. Aslında bütün çocuklara hayranım. Kendimi inanılmaz aptal(gerçekten, kafası çalışmayan anlamında), korkak, işe yaramaz hissettiğim 2014 yılının bu acayip Ekim ayında yaşanan hiçbir şeyin gerçekten neden yaşandığını anlayamıyorum.
Bir çocuk sorsa bana neler oluyor neden oluyor diye, sadece zırvalayabilirim karşısında. Akşam televizyonda izlediğim her şey benim zavallı beynimin kurgulayabileceğinden daha acayip. Ana haber bültenlerindeki insanların bir türlü bu yaptıklarını neden ve nasıl yaptığını anlayamayan malesef "yetişkin" kategorisinde aciz bir insan evladıyım.
Demir benden daha ne yaptığını bilir görünüyor. Hayattan ne istediği belli. Meme, mama, hu(su), ho(top), mimi(mirket anlamında animal planet kanalını açmam), moo ya da mee(çiftlik hayvanları kitabını okumam) gibi. Ne istemediği belli. Bu tarz benim yarışmasını izlemem(hemen televizyonu kapatıyor), bahçedeki havuza yeterince taş atmadan onu kucaklayıp eve götürmem(kucağımda bir yandan kasılıp bir yandan çırpınarak hareket etmeyi benim için imkansız hale getiriyor) gibi.
Çok mutsuzum ve mutsuz olmaya hakkım yok. George Orwell bize gelsin, O'na bir kahve yapıp bayramdan kalan çikolatalardan ikram edeyim, bana iyi bişeyler söylesin inanayım istiyorum. Sonra belki uyurum, Demir bacağını üzerime atar. Sabah olduğunda her şey güzel olur. Mutlu bir masal gibi. Bunları yazarken bile kendimi çok salak hissediyorum. Acılar bu hayatın gerçeği, aptal polyannaa nihohahaaa diye gülen bir kalabalık hayal ediyorum.
Biri bana bir tokat atsın. Ya da aranızda doktor varsa, en azından hastalığımın adını söylesin.
Bayılazam.