Showing posts with label akkuyu nükleer. Show all posts
Showing posts with label akkuyu nükleer. Show all posts

Tuesday, April 21, 2015

Sığacık


Aile saadetimizden, henüz pek anlaşamayan küçük kuzenlerden, Ebruyla çıtır ve özgür ve umursamaz olduğumuz günlerden beraber anne olduğumuz bugünlere nelerin değiştiğinden filan bahsetmeye niyetlenmiştim aslında. Ben fotoğrafları yüklerken Akkuyu Nükleer reklamı çıktı televizyonda. Hani bazı çok bariz gerçekler vardır. Herhangi bir gerekçeyle çürütülemeyeceğine inandığınız. Nükleer santraller ile ilgili fikrim bu kadar kati. Kansere, savaşlara, çocuk tecavüzüne, kadın cinayetlerine sonsuza dek çare olmadığı sürece nükleer santral kurmak akıl dışı bir eylem benim için. Azıcık yaşadığı gezegene saygısı olan ve insan hayatını sadece kendi ömrü süresince ve kendi menfaatlerinden bağımsız önemseyebilen herhangi birinin karşısında duracağı bir eylem. Bir kaza olma riski katrilyonda bir bile olsa, o kaza sonucunda muhtemelen neler olacağını tecrübe etmiş bir gezegenin akıl sahibi yaratıkları olarak böyle bir girişime destek vermeyi, onay vermeyi ve bunun bir parçası olmayı anlamıyorum ve kabul etmiyorum. Bugünden itibaren elektrik tüketimimizi yarıya indirmek zorunda kalmayı, ne bileyim haftada 3 gün akşamları elektriksiz kalıp karanlıkta oturmayı, ya da herhangi başka bir elektrik tüketen alışkanlığımdan vazgeçmeyi kabul edebilirim ama bu memlekete, bu gezegene çok çok düşük ihtimalle bile olsa insanları öldürecek, hasta edecek, toprağı, suyu, havayı yüzlerce yıl kirletip zehirleyebilecek bir santralin kurulumunu, bunun ısrarcı bir pişkinlikle reklamının yapılmasını, takım elbiseli o abilerin gülümseyerek el sıkışıp temel atma töreni düzenlemelerini kabul edemiyorum. Sığacık'tan konu nerelere geldi. Önceki haftasonu Sığacık yine çok güzeldi, temizdi, doğaldı ve sakindi. Sakin ve dokunulmamış tabiat insana resmen huzur pompalıyor. Hayatımın bu döneminde beni mutlu eden hiçbir şeyin ciddi bir enerji kaynağına ihtiyacı yok. Çimde oturmanın, erguvanların kokusunun, denize karşı oturup ayakları sallamanın, oğlumun iki ahşap sandalyeyi birleştirip arabasını sürmesinin. Olaylar bu basitlikte ve güzellikten nasıl oluyor da bu akıl dışı saçmalığa gelebiliyor benim aklım almıyor. Kendim için, oğlum için, Asu'nun karnındaki Beril için, Sezin'in yakında doğuracağı yeğenim için, bu eşsiz ve biricik güzel gezegen için sınırsız enerji kaynakları değil, temiz toprak, hava ve su istiyorum. Zaten ısrarla ve çılgınca tükettiğimiz tabiatla böyle şımarık bir delilikle oynamasak diyorum.