Monday, August 26, 2013

Başgan.


Çılgın empati yeteneğimle bazen seri katilleri bile anlamayı başarabiliyorum da, Ankara büyükşehir belediye başkanının kafasının yakınına bile yaklaşamıyorum. Ankara'da şehir merkezindeki tek gerçek ormanın bulunduğu ODTÜ arazisiyle sıkıntısını bir türlü halledemeyeşi benim için hala büyük bir muamma. 

ODTÜ arazisinden yol geçirmenin belediyecilikle ilgili tek bir haklı sebebi olmamalı. ODTÜ'den yol geçince kansere çare bulunuyorsa ancak ODTÜ'den yol geçmeli. Gerekiyorsa trafik rahatlamasın, daha az araba alalım, daha az arabaya binelim, dizimizi kırıp evimizde oturalım ama 8 şeritli yol yerine elimizde yolla bölünmemiş bir tek gerçek yeşil arazi kalsın. Ankara bozkırında neden yaşıyoruz diye bunalıma girdiğimizde koşup ODTÜ'ye biraz çam kokusu alıp, bir tilki görüp, bir tavşan kovalayıp, ay ne güzel kirpi, ay ne kocaman kaplumbağa nidaları eşliğinde yaşadığımıza şükredelim. 

ODTÜ olmasa Ankara'da bizi ne tutardı bilmiyorum, bebek arabalarımızı alıp belediyenin fıskiyeleri kırık bahçesinde kafamızda hunilerle kendi etrafımızda dönüp duruduk heralde. Başkan bize küserdi, biz bir tur daha dönerdik.

Bunları konuştukça, bunları yaşadıkça her şeyin ağaçtan, yeşilden daha önemli olduğu bir memlekette, Kemal Kurdaş'ın ve Ankara bozkırını kocaman bir ormana dönüştüren bütün diğer değerli insanların ne büyük bir mucize gerçekleştirdiğini daha iyi anlıyorum. 

Emeğinizde katkımız yok, umarım en azından korumayı ve kurtarmayı başarırız.


10 comments:

  1. oyy o minnoşuu yiyebilir miyim :))
    o yeşil alanlar olmasa bu minnoşlara daha değerli ne bırakabiliriz ki?

    ReplyDelete
  2. Merhaba güzel anne, gerçekten nasıl bu zihniyet anlamıyorum umarım ankaraya yerleştiğimizde bizde koşakoşa geliriz ODDÜ ormanına bende beklerim hoşçakalın

    ReplyDelete
  3. o kadar güzel yazmışsın ki bebişe bir an dikkatimi veremedim.
    ikinci fotoğraf ise zaten albüm kapağı tadında :)

    ReplyDelete
  4. Ne güzel yazmışsınız, ne doğru söyledikleriniz.
    Ben başımızdakilerin bu zihniyetini anlayamıyorum gerçekten. ormandan kesilen iki ağaçla, her hangi bir yere dikilen iki ağacı eş tutuyorlar. o ormanın içindeki yaşan tabiat ne olacak peki, tavşanı tilkisi kaplumbağası ve bizim daha farkında olmadığımız bir sürü canlının evi orası. nasıl bu kadar vurdumduymaz ve küstah olabiliyorlar, sinirden kuduruyorum.

    Fotoğraflar çok güzel, siz çok güzelsiniz. En çok bu minikler için üzülüyorum ben.

    Sevgiler...

    ReplyDelete
  5. O son kare nedir fındığım. Ağlayabilirim şu an <3

    ReplyDelete
  6. yorum yazdım fakat gitmedi başlıklı yorumuma hoşgeldin bebeanası.
    dediydim ki;
    benim neden tüylerim diken diken. Söylediklerini her gün ben de aklımdan geçiriyorum ama senin kalemin, kafan bir başka. Yani kendi düşündüklerim böyle tüylerimi diken diken etmiyor demeye çalışıyorum. Düşüncelerimde bir his kaybı mı mevcut acaba?
    Hımmmm ne demiştim başka( insan yazdığının aynısını neden yazamıyor bir kere daha şimdi benim aklım hep o yazdığım yorumda kalacak iyi mi) İşte senin gibiler de korumaya alınmalı etrafı yeşille ağaçla filan çevrilebilinir. O bebeni yerim ayrıca. Bir de nasıl güzel gülen bir insansın o üzerindeki tişörtten de senin yüzünden alacağım sanırım çünkü o kadar yakışır yanı ne kadar olduğunu sen düşün. Güzel aile olarak iz bıraktınız gittiniz bende durup dururken özlem çek şimdi te allamm ya...
    Son olarak; yeşile ağaca ODTÜ ye emeği geçen herkesin önünde eğiliyorum. Saygılar aynı zamanda benden de efenim, seni de demirini de öperim.

    ReplyDelete
  7. Umarim ! beton kafali hepsi.. bak sinirlendim yine.. zaten faranjit sorunum var gunlerdir ! Biri su basgani bana getirsin de bi konusup rahatlayayim !!!

    ReplyDelete
  8. Metroyu 15 yılda bitiremeyiz ama konu ağaç kesme,yol yapma olunca tek gecelik iş:(

    ReplyDelete
  9. odtünün etinden sütünden herşeyinden faydalanan bir diger kişi olarak söylediklerinin büyük bi kısmına katılıyorum bebişim. birilerine peşkeş çekmek icin yaratılmış projeler aslında özünde bunların hepsi. ama niyeyse bu tip projeler hep yapılırken böyle millet galeyana geliyo, bi ortalık karısıyo. sonra o proje bittiginde herkes catır catır nimetlerinden yararlanıyo. bu ne perhiz, bu ne lahana tursusu durumları oluyo o zaman da..
    mesela gecen gün teyzenin birine mikrofonu vermişler, anlatıyo teyzem: ormanı kesmesinler (evet tabiki gönül isterki kesmesinler), gerekirse bisikletle gideriz her yere. gerekirse arabaya binmeyiz!
    böyle bi dünya yokki bacım, nereye gidiyosun bisikletle odtü kavşagını yada çiğdem yolunu kullanarak! gerçekle alakası olmayan öneriler yani bunlar. eskisehir yolunda arabayla bile gitmek artık büyük bir riskken nasıl yürüyerek gidelim, nerde bisiklete binelim? diye sorasım geldi teyzeye.
    şimdi burdan benim Başgancı oldugum sonucu cıkmasın tabi, aslaaaa öyle bişi degil bu söylediklerim. zaten anlamak isteyen anlar ne demek istedigimi;) gözümüzle görmedigimiz ve haberimiz olmadan gerçekleşen o kadar şey varki, ayaklanmış olmak için birilerinin kalkıp sürekli ayaklanması beni sıkıyo artık..
    Dipnot: Kaymaklı oglunu da, amigo kız cocugu tipli anasını da yerim! agrıca adam dedigin elini mi emermiş yeaaa, o nasıl bi adam öyle <3 atsana onu çöpe, bence at yani:) sonra da çöpün koordinatlarını benlen paylaş <3
    bu yorumdan bi kitap cıkar haa:P

    ReplyDelete
  10. Ah ben şimdiden özlemişim küçük bebek yaa, (çok büyüdü ya benimki, heheh) nasıl yemek istedim onuuu. Ağzından sarkan dilini, dik dik saçlarını falan. Salyaları da başlamıştır şimdi onun, oyyyh. Sen de ne güzelsin canım benim, genccecik, fıstık gibi bir anne, bayıldım

    ReplyDelete